Dizlerimiz, başta yürüme, oturma, kalkma ve ibadet gibi önemli ihtiyaçların karşılanmasında birincil olarak görev yapar. İskelet sistemi hastalıkları arasında diz ağrısı sık karşılaşılan bir yakınmadır. Yalnızca ağrının değerlendirilmesi değil, ağrıyı oluşturan diğer etmenlerin de araştırılması gerekmektedir. Ağrı, eklem içindeki, ek-lem çevresindeki ve ekleme uzak olan kalça veya ayak bileğini etkileyen tendon, bağ ve kesecik ya da sinir gibi yapıların hastalıklarından da kaynaklanabilmektedir. Ağrıyı ortaya çıkaran sebebin yeri, şiddet ve şeklinin tanımlanması özellikle ger-çek eklem hastalığı ile yansıyan ağrıları ayırmak için kritik öneme sahiptir.
Sorgulama: Ağrılı hasta değerlendirmeye sorularla başlanır. Ağrının şiddeti belirlenir, zamanlaması, soğuk sıcakla ve hareketlerle olan ilişkisi sorgulanır. Hastalığın başlangıcında çarpma, burkulma gibi fiziki etmenlerin sonucunda gelişen kaza ve yaralanmaların varlığı not edilmelidir. Isı artışı, kızarıklık, şişlik gibi bulguların eşlik ettiği iltihabi veya romatizmal belirtilerin varlığı atlanmamalıdır.
Klinik değerlendirme: Şikayet ve belirtilerin baştan derecelendirilmesi ile tedavi sürecinin iyileşmeye olan katkısı ölçümlenmelidir. Yakınmaların işaret ettiği yönde yapılacak testlerle hastalık hakkında detaylı bilgi sahibi olunur. Yaşlılarda aşınmaya bağlı yakınmalar ön planda yer alırken, gençlerde kaza ve yaralanmaların neticesinde görülen hasarlar karşımıza çıkmaktadır. Çocukluk çağında doğumsal ve gelişimsel faktörlerin önemli bir yeri vardır.
Diz Eklemi: Konuyu anlaşılır kılmak için diz ekleminin yapısını yakından tanıyalım: Diz eklemi menteşe tipi bir eklemdir. Gövdenin alt yarısında, yani gövdeyi hareket ettirme, yürüme, oturup kalkma gibi eylemleri görev olarak üstlenmiştir. Bedenin üst kısmı başta olmak üzere taşınacak ilave cisimlerin de yükünün yansıması olan kuvvetler önemli mekanik stresler halinde eklem yüzeylerinde basınç bağlarda gerilme olarak ortaya çıkar. Eklemi oluşturan kemiklerin uzunluğu kaldıraç kolu etkisi ile eklemi etkileyen yükleri mislisiyle arttırır. Ekleme yansıyan yüklenmeler zamanla eklem yüzeyindeki kıkırdak yapıyı aşındırarak incelmesine ve yer yer kaybolmasına yol açar. Aktif hareket açık-lığının devamında germe ile ayak topuğu kalçaya erişecek kadar diz ekleminde bükülme mümkün-dür. Namaz esnasındaki son oturuş sırasında ayak dönme zorlanmasıyla yatay hale getirilerek diz ekleminde ilave katlanma derecelerine ulaşılır. Eklem içinde besleyici ve kayganlığı arttırıcı olarak renksiz sıvı dolaşmaktadır.
Menüsküs yırtıkları:Kemiklerin birbirine olan temasında basınç yüzeyini arttırarak aşınmayı azaltmak ve ekleme ek stabilite sağlamak üzere menüsküs yapıları bulunmaktadır. Eklem yüzeyinde iki adet olarak yer alan bu oluşumların kıkırdak yapısında olması esneklik sağlamaktadır. Kıkırdak yapılarının korunmasında şok emici olarak işlev görmektedirler.
Kireçlenme:Aslında tüm eklemler kemik yüzeyindeki kaygan kıkırdak ile kaplıdırlar. Bu kaplamanın şekil ve kalitesinde bozulmalar gözlendiği takdirde eklem mekaniğini etkileyecek şekilde takılma, ağrı ve zaman zaman şişliklerin eşlik ettiği iltihabi durumlarla karşılaşılmaktadır. Hastalığın başlangıç evrelerin-de özellikle iç menüsküs arka boynuzunda hasar ve hatta yırtıklar görülmektedir. Hastalığın iltihabi bileşeninde artışlar görüldüğünde dizdeki sıvıda artış olmuş gibi (aslında yanlış) ifade edilmektedir. Kıkırdakların büyük ölçüde yok olduğu hastalarda sürtünmeden doğan kemik sesleri duyulduğunda ise yine yanlış bir tanımlamayla diz ekleminin sıvısı bitti hükmü ortaya çıkmaktadır.
Eklem yapısının kalıcı olarak hasar gördüğü kemiklerin birbiriyle olan ilişkisi diz kapağının konumun kaybolduğu olgularda eklem yüzeylerini tekrar oluşturabilmek için protezler yapılmaktadır. Hasarın yeri gözetilerek kısmi veya tamamı protez ile örtülerek ağrı giderilirken eklemdeki asimetrik aşınmaların da önüne geçilmiş olmaktadır. Son zamanlarda eklem mimarisinin tam olarak korunması için ROBOT destekli cerrahi uygulamaların-da artış gözlenmektedir. Her türlü uğraşa rağmen protez ameliyatı olan eklemlerde tam katlama hali yani sık kullanılan tabiri ile namaz oturuşu çoğunlukla mümkün olmamaktadır.
Son yıllarda hücresel tedaviler kullanılarak eklem kıkırdağında yenilenme amaçlayan piroloterapi yöntemleri yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu yöntemlerde hastaların kendi vücudundan alınan hücreler işlemden geçirilerek eklem içine zerk edilmektedir. Biyolojik olarak hücrelerin kıkırdak yapısına dahil olmaları veya diz içinde iyileşme mekanizmalarını tetikleme yoluyla iyileşme sağ-lamaktadırlar.
PRP olarak kısaltılan ve kandan elde edilen trombosit hücrelerin (kan pıhtılarının oluşumun-da görev alan hücre parçaları) diz içine verilmesi yöntemidir. Bu yöntemde hastanın kanı işlemden geçirilerek trombositleri ayrıştırılmaktadır. Eklem içindeki trombositler içeriğindeki bölgesel etkili büyüme faktörleri ile iyileşme ve yeni doku oluşumunu sağlamaktadırlar.
Mezenkimal kök hücre tedavisi: Kemik iliği veya yağ dokusu gibi hücreden zengin dokular-dan alınan materyal PRP tedavisine göre daha karmaşık bir işlemden geçirilerek mezenkimal kök hücreleri ayrıştırılmaktadır. Bu hücreler eklem içine yoğun şekilde verilerek kıkırdak ve kemik dokularında canlanma ve onarım hedeflenmektedir.
Diz ağrıları geleneksel olarak kaplıca tedavisi ve çeşitli şifalı otlarla başlayan tedavi çabası ile aynı zamanda cerrahi ve biyolojik yöntemlerle sürmektedir.
Unutulmamalıdır ki en iyi yaklaşım, sağlığın kıy-metini bilerek bize emanet olan bedenimizi korumaktır.
Write a Comment