Sağlığın bozulması hali kişinin duyumsadığı yakınmaları ile algılamasıyla başlar. Bir çok insanın şikayeti olmadığı halde hastalığı olması bilinen bir gerçektir. Bu sinsi evrenin uzunluğu ile doğru orantılı olarak tedavi zorlaşabilmekte, hatta bazen hastalıklara yenik düşmemizde önemli role sahip olmaktadır.

Öncelikle biyo­loji yani canlı bilimi ya da yaşam biliminin tedavilerimizdeki yerini sorgulayarak yazıma başlamak istiyorum. Bedenlerimiz ahenk içinde yaşayan birbirini destekleyen sistem ve onların alt birimi olan temel canlı birimi olan hücrelerden meydana gelmektedirler. Hücreler sıvı ara maddelerin içinde akışkan olduklarında solid(katı) organların içinde bulunan hücrelere nazaran kolay incelenip gözlenebiliyorlar. Bu sebeple kan, idrar vb. örneği gibi incelemelere sıklıkla başvurulduğunu bilmekteyiz. Dolaşan kan içindeki hücre kaybına veya azlığına halk arasında “kansızlık” denilmektedir.

Peki bu durum yani sadece sıvı olan doku yani kana mı özeldir?

Bu sorunun cevabı ne yazık ki “hayır!” olacaktır. Organ yetmezlikleri, Alzheimer, kalp krizi gibi dokuların beslenme sonucu zamanla yitip gitmesi osteoporoz hastalığında kemiğin kaybı günlük yaşantımızda adını sıkça duyduğumuz hastalıklar arasında yer almaktadırlar. Tüm bu hastalıkların kabaca ortak paydası doku veya parçalarında kayıplar oluşması veya fonksiyon azlığıdır.

Kas iskelet sisteminde özellikle de eklem bölgesinde zamanla karşımıza çıkan ağrıların altında çoğu zaman eklemi oluşturan elemanların zayıflaması güçsüzlüğü hatta azalarak yok olması yatmaktadır.

Gençken düzgün olan bacakların çarpılması, eğrilmesi dışa (X bacak) içe (O bacak) şeklini almaları, kamburluk sıklıkla karşılaştığımız iskelet problemleridir. Kapsam alanını daha da daraltacak olursak diz bölgesinde bize başvuran hastaların bir çoğunda şikayetleri neticesinde yapılan incelemelerde bu durumun detayları çeşitli tıbbi görüntülemelere yansımış olduğu gözlenmektedir. Filmlerde, dizin menüsküs kıkırdak ve bağlarında hasarlanma ve beraberinde yırtılma kopmaların olduğu açıkça belli olur.

Bir bütün olan eklemde oluşan bu yırtık ve kopmalar ile hastadan aslında blok halinde hücreler uzaklaşmakta ve mekanik takılma veya hareket kaybına yol açmaktadırlar. Yazının başında bahsettiğim biyoloji bilimi ile bu durumun bağlantısı burada daha belirgin hale geliyor. Aslında kopan parça içerisinde barındırdığı va zamanla ölen hücrelerdir!

Hekimlik mesleği günümüzde vücuttan hastalıklı kısmı uzaklaştırarak belli bir kayıpla hastanın yaşantısına devam etmesini sağlayan eski yaklaşımın yerine günümüzde organ fonksiyonlarını onaran haline gelebilmiştir. İşte bu fonksiyon “geri­kazanımı” biyolojik yolları kullanılarak yapılabilir mi? sorusu artık güncel konumuzu oluşturur. Sıklıkla uygulanıyor olsa da bozulan bir organ fonksiyonunu yapay malzemelerle onarmak biyolojik olmayan tedaviyi seçmek anlamına gelmektedir. Organa protez yerleştirmek yapay kapak takmak vs. biyolojik alternatifin olmadığı hastalıklarda halen çok önemli tedavi protokolleridir.

Biyolojik tedaviler bu anlamda ilaçlarla yapılan (kimyasal) fiziksel enerji kullanılarak uygulanan (fizik tedavi) yöntemlerine alternatif olarak ortaya çıkmaktadır. Biyolojik tedavileri kas iskelet sistemindeki etkilerini değerlendirmek üzere bu konuları orto­biyoloji başlığı ile irdelemeye devam edeceğiz...

Biyolojik Tedaviler Nasıl İşlev Görür?

Biyolojik tedavilere vücudun kendi onarım sürecini geliştirmek, tetiklemek, doğal doku iyileşmesini uyarmak için öncelikle başvurulur. İyileşmenin doğal yollarla olmadığı yani kendini yenileyemeyen kıkırdak veya sinir hücrelerinde onarım elde etmek için öncelikle gereklidir.

Doğal yara iyileşmesinde karşılaşılan basamakları öncelikle sıralamak tedavi mekanizmaları hakkında fikir verecektir. Yaralanmanın olduğu ilk anda hasarlı dokunun yırtılması ile içerisinde barındırdığı kan damarlarından ve etraftaki yaralı hücrelerden serbest sıvıların saçılmasına neden olur. Vücut, başta hasarlı dokunun uzaklaştırılması ve daha sonra onarım için hasarlanmış kısmın yerine yeni kollajen oluşumunu teşvik etmek üzere, yeni kan damarları ve hücreler göndererek yanıt verir. Zamanla, hücreler arası biyolojik sinyaller, kimyasalların yardımı ile olgunlaşmasını tamamlamamış hücreler iyileşmeyi sağlamak için güçlü bir yedek doku içinde olgunlaşarak civar dokuya benzeme süreci geliştirirler. Bu benzeşme orjinal dokuya yakınlaştığı ölçüde başarılı ve kalıcı iyileşme sağlarlar.

Biyolojik tedavilerde yaralanmış eklem kıkırdağının kalınlığını arttırmak ve gevrek hale gelerek yırtılmaya yatkın hale gelmiş hücrelerarası bağlantıları onarmak hedeflenmektedir. Eklem kıkırdağının yapıtaşı olan hücreler kollajen adı verilen ipliksi proteinlerin arasında yuvalanmış halde bulunurlar.

Dolgu materyali olarak salgılanan glikoproteinler kıkırdağının nemini ayarlamaktadırlar. Kıkırdağın sıvı miktarı, kayganlığı, şok emme gibi özellikleri için özel önem taşırlar. Mekanik etmenlerin yaralanmayla sonuçlanmasına engel olabilecek esnekliğin arttırılması da daha nemli ve elastik bir kıkırdak yapısı ile mümkün olabilir.

Biyolojik tedavi olarak vücudumuzun kollajen iskelelerinin cerrahi implantasyon (ekim), büyüme faktörlerinin enjeksiyonu, bölgesel etkili büyüme faktörleri enjeksiyonu veya serbest hücreler üzerinde reseptörleri uyarmak için bir masaj bir dizi tedavi uygulamaktayız. İyileşmeye engel olacak etmenlerin uzaklaştırılması bölgesel dolaşımın düzenlenmesi ve istirahat ile desteklemek tedavinin diğer aşamalarıdır. Bazı durumlarda yaralanma olmadan da ortama verilecek hasar hücreleri ile oluşturulacak doğal iyileşme cevabı ile etraf dokularda olumlu gelişmeler olması hedeflenebilmektedir.

Serbest hücrelerin ortama verilerek iyileşme sürecinde yönlendirici olmasının yanısıra yapısal olarak doku bütünlüğü içerisinde yer alabilmesi için bazı doku taşıyıcılarının kullanılması gerekebilir. Çatıağlar adı verilen bu materyaller hücrelerle birlikte veya vücuda yerleştirildiğinde içine hücrelerin yuvalanması maksadıyla ortam temin edici tedavi ajanı olarak kullanılmaktadırlar. Günümüze değin kompozit halde canlı ya da ölü dokular 3 boyutlu doku oluşturulması için kullanılmışlardır. Cerrahi tedavilerde tamamen veya ksenogreft adı verilen hayvan menşeyli dokular kullanılarak, hasarlı doku yerine insan allogreft dokusu kullanılmıştır. Günümüzde bahsigeçen bu greftlerin yerine biyobozunma özelliğine sahip sentetik polimer menşeyli materyaller daha fazla tercih edilmektedirler. Iyileşme sürecinde ek tedaviler ile dokuların şifasında olgunlaşmayı hızlandıracak daha güçlü bir onarım tercih edilmektedir.

Biyolojik tedavilerde ihtiyaç duyulan hücreler için kan, kemik iliği, yağ hücresi gibi kaynaklar geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Ayrıca bu hücrelerin dış ortamda kültüre edilerek çoğaltılması günümüzde mümkün hale gelmiştir. Hücresel ve biyolojik tedavilerin çeşitlerine bugün ve her ay yenileri eklenmektedir.

BİZ SİZİ ARAYALIM